bir toplumun cinnet haline sebep olan unsur:medya
”Eğer, dikkatli olmazsanız, medya; mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise çok sevmenizi sağlar.”
MALCOM X
Henüz Özgecan Aslan cinayeti yaramız kapanmamışken, daha bugün Hatay’da Özgecan Aslan vak’asına benzer bir olayın eşiğinden dönüldü. Buna neyin sebep olduğunu ve özellikle kadın cinayetleri konusunda ülkemizin üzerinde neden kara bulutlar gezdiğini bilmiyorum ama bu bulutlarda medyanın olumsuz etkisinin olduğu bir gerçek.
Münevver Karabulut ve birkaç isimden sonra şimdi başrol oyuncusu ise Özgecan. Bu kızcağız da ne yazık ki sakız gibi uzayan ‘’cinayet’’ haberlerine kendi ve ona üzülenler adına olumsuz; medya adına ise olumlu bir katkı sağladı ve zaten paronayaklaşmış halkın iyice paronayaklaşmasına da bir sebep teşkil etti. Madem bazı olaylar medyada bu kadar yer bulduğunda ve ülke çapında yapılan onca eylem ile bu tür olayların bitmesi amaçlanıyor; o zaman halen neden her yeni günde bir tecavüz haberi ile sarsılıyoruz toplum olarak?
Ne yazık ki halkı duygusal yönden sömürmeye devam eden medyanın cinayet, cinnet hali, boşanma gibi bir çok olumsuz olay ve durumda katkısı var. Uzun zamandır haberler dışında tv izlemeyi bırakmış birisi olarak zaman zaman denk geldiğim diziler, kadın programları ve haberlerin toplumun duygusal ve ruhsal yönden sömürmeye ayarlanmış olduğunu görüyorum.
Gözyaşı görmediğimiz bir dizi, program, haber yayını var mı bir bakalım. Ayrılık, aldatma, ölüm, cinayet gibi birçok olay tv kanallarına yansıtılarak, daha gerçekçi izlenimi verdirilmeye çalışılan programların topluma ne kadar zararlı olduğunun kimse farkında değil mi?
Örneğin; ismini zikretme gereksinimi bile duymadığım bir şahıs tarafından, Amerika özenticiliğinin sonucu kurgulanan ve birçok kanalda belirli izleyici kitlesi oluşturmuş, topluma hatta ve hatta dünyaya katkı sağlamayan yetenek diye önümüze sunulan programlar ile halk, uyuşturuluyor. Bir adaya hapsedilmiş saçı sakalı birbirine girmiş sanatçı adını taşıyan kişiler, halka ‘’bakın ne kadar güzel mücadele ediyoruz sırf verilecek ödülü kazanmak için birbirimize ne kadar zekice oyunlar oynuyor ve birbirimize haksızlıklar ediyoruz’’ mesajı vererek toplumu eğlendirdiklerini zannediyorlar. Toplum ise bu tür yarışmalarda verilmek istenen asıl mesajın; zihnimize kazındırılmak istenen kapitalist düzenin ‘’olması gereken mücadeleci insan figürü’’ örneği olduğunu bilmiyor tabii. Bilmesine de gerek yok zira, tv karşısında kalkıp bir bardak su almaya bile enerjisi kalmamış insan yığınları çok rahat kandırılabilir bu tür durumlarda.
Birde ‘’Bugün Ne Giysem’’ ‘’Bana Herşey Yakışır’’ gibi saçmasapan moda programları var tabii. Moda adı altında toplumun insani değerleri çürütülmeye çalışırken moda veya giyim adına bizlere hiçbir şekilde katkı sağlanmadığı açık. O halde neden izliyor ve reytingini etkileyerek prim veriyoruz bu tür programlara? Halk olarak bu tür soruları biraz da bizlerin cevaplaması gerekmez mi?
Medya sektörü arz-talep çerçevesinde gelişen bir sektör ise öncelikle izleyenlerin yani toplum olarak bizlerin daha da bilinçlenmesi gerekiyor. Psikolojimizi etkileyen enerjimizi düşüren, ruhsal ve hatta fiziksel yönden bile zararlarına şahit olduğumuz televizyonu amaç değil araç edinirsek hem kendimize hem de toplumumuza bir yararımız dokunacaktır. Talep ettiğimiz programlar, diziler ve filmlerin kalitesi toplumunda kalitesini gösterir. Keza sömürü düzeni şeklinde insan üzerinden işleyen medya sektörüne karşı ‘’dur’’ demesi gereken de yine bizleriz.
Günlerdir konuşulan Özgecan cinayeti artık bazı şeylerin farkına varmamızı sağlamalıdır. Ne yazık ki başta da söylediğim gibi ölen bu kardeşimizin katil zanlılarının normal bir psikoloji altında bu olayı yaptıkları açık olmakla beraber bu tarz olayların sürekli gündemimizde yer etmesi, halkın da ruh sağlığını etkilemekte kendi ellerimizle sonraki olaylara zemin hazırlamaktayız. Kısacası kendi kendimize caniler yetiştiriyoruz. Tüm bu saydıklarımızın farkında olalım ve cinayetlerin bitmesi için öncelikle medya faktörünü göz önünde tutmalıyız.
Kaynak: gencyazi.com